DJ-61
  TRABZON (memleketim)
 

  TRABZON hakkında genel tarihi konularda bilgiya ulaşmanızda cok faydalı olacak...

http://tr.wikipedia.org/wiki/Trabzon


Diğer Konular
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87epniler

http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk%C3%A7e




Ek Bilgiler

Trabzon tarihi ,

Trabzon, Karadeniz'in kıyıcığında, binlerce yıl, bir düşle iç içedir. Kimleri, neleri görmemiştir ki... Bir an düşünür, tarihe bakar: Toprağında, Sinop'tan gelen Miletli göçmenler tarafından bir koloninin kurulduğunu anımsar. Her ne kadar geçmişin dört bin yıllık tarihi olduğu söylense de bilinen gerçek, milattan önce 8. yy'da bütün gerçekçiliğiyle durur karşısında.
Üst üste uygarlıklara beşik olan, nice insanların sefer eylediği bir kenttir Trabzon. Medler, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Kommenler ve Osmanlılar gelmişler kente. İşgaller, kurtuluşlar yaşamış kent. Ksenefon'un anlattığı Onbinler'in yolcuguluğunda adı geçer. Haçlıların Anadolu'ya yaptıkları akınların 4.'sünde Kommenoslarla tanışır. Apollon kültürünün egemen olduğu kadim çağda ise işlek bir limandır. Kentte bastırılan paraların bir yüzünde Apollon başı, diğer yüzünde gemi burnuyla bir çapa vardır.

1071'de Anadolu kucak açar Türk akıncılarına. Selçuklular bir dönem can atarlar kenti ele geçirmeye. Moğol baskısına karşı vergi verilir bir sıra. Çepniler dayanır bir çağda kapılarına... Ve 1461'de II. Mehmet, Istanbul fatihliğine katıverir bu güzelim toprağı. Yavuz Sultan Selim'in valilik yaptığı, muhteşem Süleyman'ın (Kanuni) doğduğu bir kenttir Trabzon. 1916'da Rusların işgaline giren, 1918'in 24 Şubat'ında kurtuluşu yaşayan...

Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal, 1924, 1930 ve 1937de üç kez onurlandırır burayı; vasiyetinin bir bölümünü de burada yazar. Tarih boyunca; Menüzır'ül Avalim'in yazarı Mehmet Aşık'a, Evliya Çelebi'ye, Katip Çelebi'ye, Theophile Deyrolle'a, Charles Texier'e, Ruy de Gonzales Clavio'ya, Minas Bijişkyan H.W. Lowry'ye, Şakir Şevket'e ünlü şair Hamamizade İhsan'a Mahmut Göloğlu'na ve daha binlercesine konu olur Trabzon: Bir sevdayı, bir tutkuyu insanın yüreğine nakışlayarak, tarihle iç içe bir büyük serüveni yaşayarak...

Trabzon, Karadeniz coğrafyasında, dünden bugüne getirdiği güzelliği, toprağında boy veren insanının yüreğine bir sevgi olarak işler. Bir kemençe sesinin kıvrak, coşkulu büyüsünde, bir maninin aşkla yoğrulan sözlerinde, yerinde duramayan bir insan görürsünüz. Davul ve zurnanın, bu toprağın insanlarının sevincine kattığı o sarsıcı coşku, silah tutkusunu da içten içe ateşler. Neylersin; dağının dik yamaçları, denizinin o hırçın güzelliği, dalgasının karayı döven inatçılığı, yağmurun, ille de yağmurun o zifiri karanlığı, doğayla bir büyük mücadeleye hazırlar onu. El hüneriyle yaptığı kocaman takalar, dalgayla savaşa hazırdır artık. Kadının peştemalindeki renk belki de dağların zifin ve komar çiçeklerinden getirilmiştir. Kadın ki Karadeniz'de doğanın var gücünü omuzlayandır. Dağların vargit çiçekleri, köyüne dönüşünün habercisi olmuştur; kardelenler, dağlarına yükünü sarmaya...

lsmet Zeki Eyuboğlu, Karadeniz Aşk Türküleri'nde, bu güzelliklerden yüzlercesini bir araya getirir. Aşkla cinselliğin bir güzel dokumayla örüldüğü bu türküler, sevdayı; çoşkuyla yoğurur:

Ay vurur ayan ayan
Çık pencereye dayan
Geliyurum ufağum
Uykudayisan uyan

Sevdaluk ede ede
Alişdi canlarumuz
İkimizi bir vurun
Garişsun ganlarimuz

Gün gelir, bir türkü eşliğinde denizden ağlarını çeker. Gün gelir horonun o ter atan ritmine kaptırır kendini. Topladığı fındığı yemyeşil çimenlerin çevirdiği bir harmana dökerken, tütünün demet demet yaprağını bir ipe dizerken de aynı sevdanın içindedir.

Ya hamsi? Hamsisiz edemeyen bir halkın türküsüdür söylenen. Ömer Turan Eyuboğlu'nun dizelerinde şöyle boy verir:

Kız Fadime duydun mi
Gene Hamsi Çıkayi
Mubareğun hasreti
Yüreğimi yakayi

Hamsi üzerine nice türküler söylenmiş, nice şiirler yazılmıştır. Temeli, Dursun'u Fadime'yi konu edinen bir fıkra olsun da katıla katıla gülünmesin... söz mü? Derler ki kendisiyle bir çeşit dalga geçmektir bu. Belki de sevincini kendi kaynağında bulan bir insanlık kültürü.


Karedeniz'e özgü mimari yapı: Serander.
Yiyeceklerin konulduğu yerler

Bir bakar insan çevresine: Trabzon Ayasofyası yüzlerce yıllık tarihinin kültürünü taşır içten içe. Altındere vadisindeki Sumela Manastırı, tarihi koyuda gezdirir, bir kayanın göğsüne gömülü durarak. Ya kentin içindeki Atatürk Köşkü? Gabayanidisten Cumhuriyete ordan bugüne denizi izleyen Soğuksuda, bir mücevher gibidir.

Bir yanı denizle, bir yanı dagla çevrili kentin yükseklerinde, bütün bir yaz, bir büyük aşkı harmanlayan yayla şenliği yaşanır. Kadırga'da Sis Dağı'nda, Honefter'de, Karapkalda, Izmiks'te, Şolma'da... Yurdun dört bir yanından, yurt dışından binlerce Karadenizli gökyüzünü tutan bulutların altında, kadın-erkek el ele tutuşarak bir büyük horonun halkasını oluşturur. En güzel giysilerini giymiş genç kızlar, kemençenin kıvrak sesinde, yarına yolculuğa çıkar.

Evliya Çelebi'ye göre Trabzonlular temiz giyimli, okumuş bilgili insanlardır. İçlerinde Farsça bilen şairler vardır. Çarşıları çok zengindir... Trabzon çarşısında dünyaca tanınmış kuyumcularda, buhurdan, gülabdan, kılıç, gülsuyu kutusu, Trabzon baltası ustalıkla yapılır.



 

CARŞIBAŞI TARİHİ

Çarşıbaşı, İskefiye
coğ. Trabzon iline (34 km) bağlı, doğusunda ve güneyinde Akçaabat, batısında ve güneyinde Vakfıkebir, ku-zeyinde Karadeniz olan ilçe ve ilçe merkezi kent adı (Lat (DMS) 41° 4' 58N Long (DMS) 39° 22' 58E Altitude (meters) 284 m) Nüfus 17.456 (şehir 8.532, köyler 8.924)
  En önemli akarsuyu olan İskefiye deresi olan ilçenin en önemli yükseltisi ise Kara-dağ’dır (2.150 m)
     Cumhuriyet döneminde, İskefiye adıyla Vakfıkebir ilçesine bağlı bucak merkezi iken (1944), 01. 12. 1954 tarihinde iskefiye Bele-diyesi kurulmuş, 1962 yılında adı Çarşıbaşı olarak değiştirilmiş, 12.08.1991 tarihinde il-çe olmuştur.
     Vakfıkebir pazarına giden köylülerin konakladığı Çarşıbaşı’nın, halk arasındaki diğer adı Pazarönü’dür.
Belediyeler
1. Çarşıbaşı (kuruluş 1954)
Mahalleleri: Burunbaşı, Büyükdere, Çarşıbaşı, Kerem, Salova, Zeytinlik mahallesi

 


ÇARŞIBAŞI
İLÇENİN TARİHİ
 
 
 
Çarşıbaşı İlçesi Doğu Karadeniz Bölgesi ' nde Trabzon - Giresun sahil yolu üzerinde , Trabzon ilinin 34 km. batısında kurulmuş güzel bir yerleşim merkezidir .Çarşıbaşı'nın eski adı İskefiye olup 1962 yılında değiştirilmiştir . Bunun yanında , Vakfıkebir ' de kurulan pazara gidecek olan insanların konaklama yeri olduğu için Çarşıbaşı ' na Pazarönü de denilmekteydi .Çarşıbaşı Trabzon ' dan ayrı olarak düşünülemez . Bu bakımdan Çarşıbaşı ' nın Trabzon tarihi içerisinde incelemek gerekir . Zaten Çarşıbaşı Tarihi ' ni aydınlatacak araştırmalar da henüz yapılmış değildir .
Trabzon ' a ve Çarşıbaşı ' na ilk yerleşenlerin kimler oldukları tam olarak bilinemiyor . Ancak Milet ' lilerin Trabzon çevresine yerleşmelerinden çok önceleri bu yörede yerli toplulukların yaşadıkları , hatta Türk oldukları bilim adamlarınca kabul edilen İskit ' lerin buraya yerleştikleri ileri sürülmektedir .Miletliler ekonomik amaçlarla Karadeniz ' e açılmış , önce Sinop ' ta koloni kurup bundan sonra Doğu Karadeniz ' e doğru gelişmelerini sürdürmüşler , Trabzon ve çevresine hakim olmuşlardır . Miletliler Trabzon ' da koloni kurup etrafınıda kontrol altına almışlardır . Trabzon ' da Milet egemenliği 700 yıl devam etmiştir . Bu süre içerisinde Sinop ' tan gönderdikleri valiler aracılığı ile Trabzon ve çevresini yönetmişlerdir .Miletliler ekonomik amaçlarla Karadeniz ' e açılmış , önce Sinop ' ta koloni kurup bundan sonra Doğu Karadeniz ' e doğru gelişmelerini sürdürmüşler , Trabzon ve çevresine hakim olmuşlardır . Miletliler Trabzon ' da koloni kurup etrafınıda kontrol altına almışlardır . Trabzon ' da Milet egemenliği 700 yıl devam etmiştir . Bu süre içerisinde Sinop ' tan gönderdikleri valiler aracılığı ile Trabzon ve çevresini yönetmişlerdir .
Bundan sonra Pers ' ler Trabzon ' a hakim olmuşlar ve Hellenistik Döneme kadar hakimiyeti ellerinde tutmuşlardır . Hellenistik Dönemin sonunda Trabzon ve çevresi Pont krallığına bağlanmıştır . Daha sonra Romalılar Trabzon ' a hakim olmuşlar ve 395 yılına kadar roma hakimiyeti devam etmiştir . Bu tarihte Roma ikiye ayrıldığı için Tranzon ve çevresi Doğu Roma İmparatorluğu ' nun kontrolü altına girmiştir . Doğu Roma İmparatorluğu zamanında Trabzon ' un kale dışındaki yerleşim merkezlerine Bayburt üzerinden Çepni ve Yüreğir Türkleri göç ederek yerleşmeye başlamışlardır . Daha sonra Bizans ' ı hakimiyeti altına alan Latinler ' den kaçan bir kısım Rumlar Gürcüler ' den aldıkları yardımla Trabzon ' a gelerek burada Pontus Rum İmparatorluğu ' nu kurmuşlardır . Pontus Rum hakimiyeti Fatih Sultan Mehmet ' in Trabzon ' u fethine kadar devam etmiştir . Pontus Rumları son zamanlarında Akkoyunlular ile yakınlık kurarak güçlenmeye çalışmışlardır . Sultan II. Mahmut zamanında , denizden bir Rus baskınını önlemek , memleket savunmasını kolaylaştırmak amacı ile Trabzon kıyılarına top tabyaları yerleştirilmeye başlanmıştır . Bunlardan birisi de Çarşıbaı ' na kurulmuştur . Bu top tabyalarının görevini tam olarak yerine getirebilmesi için asker ve malzeme yönünden eksikleri giderilmiş ve bu hususta emirler yayınlanmıştır . Bunun yanısıra , devam eden Osmanlı-Rus harbi için bu yöreden asker alınması amacı ile bir emir çıkarılmış ( 1828 ) ve Vakfıkebir ' den 140 kişinin alınacağı belirtilmiştir .
Tanzimat sonrasında Trabzon vilayet olunca etrafındaki merkezler Trabzon ' dan yönetilmeye başlanmıştır . Çarşıbaşı ise Vakfıkebir ' e bağlanmış ve bu bağlılık uzun süre devam etmiştir .
Fatih Sultan Mehmet 1461 yılında karadan ve denizden Trabzon ' u muhasara ederek , buradaki Pontus Rum hakimiyetine son vermiştir . Trabzon 'un kısa sürede Türkleşmesi ve müslüman bir şehir statüsüne kavuşması için diğer fethedilen yerlerde uygulanan iskan politikası burada uygulanır . Samsun , Niksar , Ladik , Bafra , Osmancık , Çorum , Tokat ve Torul ' dan Türk aileler getirilip Trabzon ve çevresine yerleştirilir . Böylece Trabzon ve çevresi Türk nüfusunun yerleşimine açılmış olur .Osmanlı Devleti zamanında sancak olan Trabzon ' a etrafındaki yerleşim merkezleri bağlanır . Bu durum Kanuni Sultan Süleyman ' ın tahta geçişine kadar devam etmiştir . Kanuni Sultan Süleyman zamanında Trabzon ve çevresi erzurum ' a bağlanır . Kanuni Sultan Süleyman ' ın vefatından sonra Trabzon Erzurum ' dan ayrılır .16 . ve 17 . yüzyıllarda Trabzon ve etrafındaki yerleşim yerlerinin ekonomik ve sosyal bakımdan iyi bir durumda olduğu görülüyor . Nitekim 17 . yüzyılda Trabzon ' u gezen ünlü seyyahımız Evliya Çelebi " Seyahatname " isimli eserinde Vakfıkebir ve Çarşıbaşı hakkında şunları yazmıştır :
" Yine kuzeye gidip Kilye ( Kılıta ) kalesine geldik . Bu da trabzon ' un nahiyalerindendir . Gayet mamur köyleri vardır . Tek başına zeamet olup subaşısı vardır . deniz kıyısında bir yüksek tepe üzerinde Ceneviz yapısı eski bir kalesi vardır . Buradan Poruz Burnu ( Yoroz ) kalesine geldik . Bu kale deniz kıyısında kayalık bir durum üzerinde dört köşe şeklinde yapılmış ve küçük bir kale olup dört tarafında mamur köyler vardır . Bir Rum papazı tarafından yapıldığı için Poruz ( Yoroz ) kalesi derler."Birinci Dünya Savaşı ' nda Ruslar ' a karşı açılan Doğu Cephesi ' na Trabzon ' un bir çok yerinden ve bu arada Çarşıbaşı ' ndan da askerler katılmıştır . bu askerlerden bir çoğu salgın hastalıklar ve dondurucu soğuklardan dolayı şehit düşmüştür . Ardından Ruslar ' ın Trabzon ' u işgal etmeleri üzerine burada düşman esareti altında yaşayamayacağını anlayan insanlarımız göç etmek zorunda kalmış ve İzmit ' e kadar olan yerlere gitmişlerdir . Göç etmeyen insanlarımız ise , kendi köyünü düşmana vermemek için direnmişler ve düşmanlar bu köylere girememişlerdir . Göç eden insanlarımızın gittikleri yerlerde açlıkla , salgın hastalıklarla ve kendi topraklarından ayrı kalmanın hüznü içerisinde büyük sıkıntılarla karşılaştıklarını söylemek mümkündür . Çarşıbaşı ' ndan göç eden insanlar geri döndüklerinde medrese ve karakol binası ile diğer yerlerin yakıldığını taş üstünde taş kalmadığını görmüşlerdir .Çarşıbaşı bundan sonra Vakfıkebir ' e bağlılığını sürdürmüş , 1944 yılında bucak olmuş , 01. 12. 1954 tarihinde Çarşıbaşı Belediyesi kurulmuş ve 12. 08. 1991 tahinde ilçe olmuştur .
 
 

Dünden Bugüne Trabzon |Trabzon'un Tarihi | Roma Dönemi |

Komnensos Dönemi | Osmanlılar Dönemi Yayla Kültürü | | Sümela Manastırı |

Trabzon Haritası | Trabzon' da Kültür | Sportif Turizm | El Sanatları |

SporKemençe | Horon | Fındık |

|Trabzon Kaleleri | Atatürk Köşkü | Müzeler | Konaklar |Camiler Hanlar ve Hamamlar |




Karadeniz'in hırçın dalgaları vurdukça Trabzon sahillerine, yeşilin tüm güzellikleri içinde yaşayan insanımız, dağlarında sert esen rüzgarlarını arkasına alarak, yaylaların kış yalnızlığından yaz coşkusuna dönüştüğü zamanda bir de horona kalktı mı kadınlı kızanlı, çocuklu, dedeli, neneli, seyreyle sen o zaman "cümbüş"ü. Yaylanın soğuk suyu bağrımızı ne kadar delerse delsin, kemençenin sesi de ayrı bir serinliktir bizim için. Horondaki ahenk, türküdeki sevgi, yayla düzündeki çiçek, peştemal daki renk, çemberdeki nakış, cepkendeki dikiş, hele o gözlerdeki bakış daha anlamlıdır bizde...


Yerleşik Kent Kültürü
Bilinen tarihi geçmişi en az 4000 yıl öncesine dayanan Trabzon, konumu itibariyle tarihin bütün evrelerinde tüm dünyanın ilgisini çekmiş ender kentlerden biridir. Coğrafi önemi, tam bir geçiş noktasında bulunması, değişik medeniyetlere ev sahipliği yapması Trabzon'u önemli kılan etkenlerin başında gelmektedir.
Böylesine köklü geçmişe sahip bir kentin kültürel hayatı da renkli olmak zorundadır. Bir kere Trabzon bildiğimiz 'kent kültürü'nü yüzyıllardan bu yana bünyesinde yaşatmaktadır. Ticari ve idari merkez olarak Trabzon'da yüzyılların ötesinden bu yana kurulu bulunan eğitim -kültür -ticaret merkezlerinin varlığı kentin etrafıyla birlikte canlı ve süregelen bir kültürel birikime sahip olduğunun göstergesidir.
Büyük Türk Imparatoru Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'u 1461 tarihinde fethinden sonra daha da gelişen Trabzon'da kültür kurumlarının varlıklarına bir çok tarihi belgede rastlamamız mümkündür. Cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk'ün "Halkı zeki, üretken, girişimci ve çalışkan" olarak nitelendirdiği Trabzon'da çok gayretli çalışmalar yapılmış, eğitim ve kültür hareketlerine büyük önem verilmiştir.
Dünyaca ünlü gezginlerin ziyaret ettiği Trabzon, yüzyıllar boyunca, bütün dünyanın ilgisini çekmiştir. Ksenophon' dan, Evliya Çelebi'ye, Fallmerayer' den, Frunze'ye kadar yüzlerce seyyahın ziyaret edip düşüncelerini tarihe birer belge olarak aktardıkları "seyahatnamelerde"ki ana buluşma noktası "gizemli doğası, coğrafi konumu, Ortaasya, Kafkasya, Uzakdoğu, Ortadoğu'nun Istanbul ve Avrupa ile ilişkisinde önemli bir ticaret ve kültür merkezi" oluşundan kaynaklanan kentin vazgeçilmezliğidir.
Bugün modern dünyanın yeniden keşfettiği ve değer verdiği Trabzon'da eğitim ve kültür kuruluşlarının yoğunluğunun yanısıra sivil toplum kuruluşlarının da kültürel çabaları ayrı zenginlik kaynağı olarak kentin renkli kimliğinin bir göstergesi olarak karşımızda durmaktadır.
Görsel sanatlardaki yoğunluğun yanısıra, tiyatro, sinema, müzik, plastik sanatlar, edebiyat, karikatür, basın yayın, radyo-tv kuruluşlarının varlığı, kültürümüzün birer parçası olarak hizmetlerini sürdürmektedir. Trabzon basını Türkiye genelinde isim yapmış gazeteci ve yazarları yetiştirmekle kalmamış, aynı zamanda ulusal medyanın günlük gazetelerinin basıldığı en son teknoloji ile donatılmış matbaalarının da ilimizde faaliyet gösterecek kadar zenginliğe ulaşmıştır.
Geçen yüzyılın başından beri mahalli gazeteciliğin merkezlerinden biri olan Trabzon'da gerek Milli Mücadele dönemlerinde, gerekse daha sonraki yıllarda ve halen günümüzde de sürdürülen günlük gazete yayını gerçek bir kültür merkezi olmaya hak kazanmış bir kentin zenginliklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Zengin bir tiyatro tarihine sahip Trabzon'da 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren "şehir tiyatrosu" bulunduğunu bilmekteyiz. Trabzon'un kültürel yapısında önemli bir yer tutan amatör spor kulüplerinin sporun yanısıra kültürel faaliyetlerde de bulunduğu, amatör tiyatro toplulukları, Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği koroları kurduklarını ve faal olarak bu dalda hizmet verdiklerini de belgelerde görmekteyiz. Bugün Türk ve dünya futbol tarihinde önemli bir yere sahip Trabzonspor'un temelini oluşturan o günkü amatör spor kulüplerinin gençlerin aynı zamanda fikri açıdan da gelişmesine büyük önem verdikleri bir gerçektir.
Bütün bu tarihi ve kültürel zenginliklerimizin yanısıra insanımızın yaratıcı müteşebbis, hoşgörü sahibi kimliği ile ortaya çıkan ve "Temel" tiplemesi ile ünü sınırlarımızın dışına çarpan mizahi yönümüzdeki ince zeka parıltıları da kültürümüzün "Nükte"dan kısmının dışa vuran en önemli özelliklerinden biridir. Üç beş cümlede koca bir hayatın içinden süzülüp gelen tepkisel davranışların söze yansıyan kısmında mizah vardır. Sosyal içerik vardır. Hoşgörü vardır. karamsarlık yoktur. Çatışma yoktur, birlik vardır. Temel bir simgedir. Hoşgörünün, hazırcevaplığın, çözümün, yaşarken doğan fıkraların baş aktörüdür Temel. Fadimesi de yanındadır, Cemal arkadaşı da, Dursun Emicesi de...
TARİHİ TABLOLAR

Trabzon bir liman kenti olmanın ötesinde ipek yolu üzerinde yer alan tarihi geçmişi ile de önemli bir kenttir. Geçmişten günümüze sahip olduğu jeopolitik ve kültürel değerine oranla çokta hak ettiği değeri aldığı söylenemez. Çeşitli zorluklar sebebi ile hep göç vermek durumunda kalmıştır. İş gücü gitmiş beyin gücü gitmiş hatta sanatçılar bile büyük şehirlerde kendilerine iskân olanakları araştırmışlardır. Ancak Trabzon’da halen yaşayan insanlar var ve Trabzon’u çok seviyorlar. Trabzon şehri terk edilmiş olmayı hak etmiyordu deniziyle yaylasıyla insanıyla. Kalanlarda oldu ve çok ta iyi oldu. Trabzon’da kalanlar ulusal boyutta hak ettikleri bir tanıtım imkânı bulamadılar ancak Trabzon da gençlere gerçek anlamda ışık oldular. Şimdi tek tek saymak zor ancak benim bizzat tanıdığım ve bundan da mutluluk duyduğum bir Ceyhan MURATHANOĞLU ve Haydar DURMUŞ var biz sanatseverlere sanatın her noktasında örnek olan yol gösteren.
İnsan önce yaşadığı yeri güzelleştirmeli. İşlemeli geliştirmeli ve bir değer haline getirmeli. Bakın bazı insanlar sadece giyim kuşam almak için Paris’e İtalya’ya gidiyor. Venediksiz Romasız tatil düşünülemiyor. O şehirlerde sıradandı bir zamanlar. Şehrin insanları sanatçıları bir mücevher gibi işlediler yaşadıkları kenti. Kendilerini bir şekilde özel yapabilmeyi başardılar ve tüm dünyaya tanıttılar.
Benim kendimce ve elimden geldiğince küçükte olsa yaşadığım kente katkıda bulunabilme gayesiyle başladığım bir proje var. Trabzon un 1461 den itibaren önemli şahsiyet ve olaylarını imkânım elverdiğince resmetmek. Karanlığa bir kibrit çakıp bilinen tarihe görsellik kazandırmak. İşimin çok zor olduğunu Trabzon’un Fethini araştırmak noktasında anladım. Net bilgi ve görsel kaynak yetersizliği işi güçleştiriyordu. Pes etmedik ve kitaplarla birlikte çağımızın sihirli kutusu olan internette benzer zaman diliminde Türk askeri ve silahlarını araştırdım. Çok doyurucu olmasa da bazı bulgulara ulaşabildim. Malum bizde ne tarih yazma geleneği nede koleksiyon anlayışı ciddi boyutta yok. Tabi ki bu tür resimler önce araştırma daha sonra biraz empati birazda yorum istiyor. İlk çalışma olarak “Fatih’in Trabzon’u Fethi “ Tablosunu çalıştım. Daha sonra bu konunun farklı versiyonlarını da yapmayı düşünüyorum. Ardından Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’ın da Trabzon’la ilgili bir resmini kurgulamayı planlıyorum. Ardından tarihi sıraya göre muhacirlik ve Trabzon’un Kurtuluşu Atatürk ün Trabzon a gelişi olacak. “TRABZONUN TARİHİ RESİMLENİYOR”. Bu bir proje imkân destek ve zaman istiyor. İş zor ama biz de kararlıyız.
...
Tarih toplumlar için önemlidir. Birçok emek vardır eser vardır gözyaşı vardır. Doğrusuyla yanlışıyla her olay geleceğe ışık tutar birçok dersler barındırır içinde. Toplumların bir nevi hafızasıdır kimliğidir.
Günümüz modern dünyanın hızlı ve yoğun karmaşasında birçok detay maalesef ya gözden kaçıyor ya da yeterince vurgulanamadığı için gerektiği kadar bilinmiyor. Şüphesiz tarihi tarihçiler yazar ancak bazı şeyler vardır ki olayı çok daha çarpıcı bir şekilde iletir. Ruh kazandırır kuru bilgilere. O da sanatın gücüdür. Resim sanatı da bu alanda en önde gelenlerden bir tanesidir. Binlerce yıl öncesinin pek çok olayı kaydedilmeseydi bu gün geçmiş karanlıktan başka bir şey olmayacak beklide hep söylenti – efsane olarak kalacaktı. Ancak olayların yazıyla kaydedilmesi notalara dökülmesi mimari heykel ya da rölyeflerle anıtlaştırılması ya da resmedilmesiyle günümüze kadar çok yönlü olarak bilgi taşıyabilme imkânı oluşturmuşlardır. Bugün bilhassa Avrupa da bunun çok fazla örneklerini görmekteyiz. Sanatçılar uzun yıllar önce dini temaları resmetmiş daha sonra siyasi tarihi olayları ve kişileri betimlemiş bir nevi propaganda olarak ta değerlendirmişlerdir. Hepimiz Mona Lisa diye birinin varlığından haberdarız. Leonardo nun sayesinde. 16.yy. Hollanda sından pek çok görüntüyü günümüze taşıyan başta Rembrandt Frans Hals ya da Rubens olmak üzere pek çok ressam tarihte yerini almıştır. Ya da Leonardo nun “Son Akşam Yemeği”ne ne demeli. Fransız ihtilali İspanya iç savaşı Magna Carta vs vs. saymakla kolay kolay bitiremeyiz örnekleri. Bütün unsurlarıyla kültürler kendilerini inşa eder ve yüceltirler. Bu o toplumun sahip olduğu tüm değerlerin uyumuyla evrensel boyuta ulaşacak kadar geliştirilmesiyle mümkün olabilir. Batı bunu başarmış ve dünyayı yönlendirme noktasına kadar ulaştırmıştır. Zayıflayan toplumların önce kültürleri bozulmuş ve yarıştan kopma noktasına gelmişlerdir. Geçmişini unutma unutturulma noktasına sürüklenmişlerdir. Bunun sonucu felaketlerle acılarla dolu bir süreç olmuştur. Tarih bilinci toplumları aynı hataları tekrarlama zafiyetinden kurtarır. Sahip olunan değerlerin nasıl bir sıkıntı ve gayretten sonra elde edildiğini gösterir veya hangi hata ve ihmallerin kaybettirdiğini. Bilim ve teknolojide sanatta geri kalmamanın gerekliliğini öğretir.
Gelecekte mutlu olabilmenin çok çalışmak milli birlik ve bütünlüğü muhafaza etmeye bağlı olduğunu bilmemiz gerekir.
Cumhuriyetten sonra Türkiye de anıt yapımına önemli şahsiyetlerin heykellerinin dikilmesine önem verilmiş bu iş için Avrupa dan sanatçılarda getirtilmiştir. Yine Türk tarihinde önemli kişi ve olaylar resmedilmiştir. “Fatih Sultan Mehmet’in portresi” İtalyan ressam Gentille Bellini “İstanbul’un Fethi “ İtalyan Ressam Zonaro Tarafından Anıtkabirdeki “Çanakkale savaşları” Rus Ressamlar tarafından resmedilmiştir. Kurtuluş savaşında cepheler resmedilmiştir. Ulu önder Mustafa Kemal ATATÜRK ün portresi de pek çok ressam tarafından resmedilmiştir. ( İbrahim Çallı Feyhaman Duran vb) Cumhuriyetten sonra Anadolu’nun her köşesi resmedilmeye çalışılmış pek çok proje bu amaçla hayata geçirilmiştir.
 
TRABZON TARİHÇESİ


Kent merkezi kuzeyde denizden, güneyde Boztepe'nin üzerine kadar düzgün olmayan teraslar halinde yükselir. Değirmendere, Kuzgundere (ya da Tabakhane) ve Zağnos dereleri yerleşimi güneyden kuzeye derin boğazlarla bölmüştür. Tabakhane ve Zağnos dereleri arasında kalan ve düzgün olmayan yüksek bir masa formundaki alan üzerinde, kentin bilinen eneski yerleşim kalıntıları tespit edilmiştir. İşte bu nedenle Trabzon adının eski Grekçe masa ya da trapez/yamuk biçimi karşılığı olarak "trapezos" kelimesinden geldiği görüşü ağırlık kazanmaktadır. Trabzon adına, Trapezos olarak ilk kez, Yunanlı komutan Kesnophon tarafından kaleme alınan, M.Ö. 4. Yüzyılda geçen olayların anlatıldığı "Anabasis" adlı antik kaynakta rastlanmaktadır. Trabzon, 276 yılında tüm Doğu Karadeniz Bölgesine akınlar yapan Gotların saldırısına uğramış, bu saldırıda tüm kent yakılıp yıkılmıştır. Roma İmparatorluğunun son dönemlerinde 4. Yüzyılın başında Diocletian Maximian, Constantinius ve Galerius'tan oluşan dörtlü idare zamanında Trabzon'da yeniden bir takım imar etkinliklerinde bulunulduğunu Trabzon Müzesindeki Latince bir kitabeden anlıyoruz. Roma İmparatorluğu 395 yılında ikiye ayrılınca Trabzon, merkezi İstanbul olan Doğu Roma / Bizans İmparatorluğunun sınırları içinde kalmıştır. Bizans İmparatoru Justinianus (527-564) Trabzon'da kent surlarını restore ettirerek yeni bir imar etkinliğini başlatmıştır. Heraclius zamanında (610-641) imparatorluk askeri bölgelere ayrılmaya başlanmış, Trabzon, Teophilos zamanında (829-842) kurulan Khaldia Temasının merkezi olmuştur. Müslüman Araplar 8. Yüzyılın başlarından itibaren Anadolu'ya düzenledikleri baskınlarda Doğu Karadeniz ve Trabzon'a gelmişlerdir. Trabzon 16. yüzyılda, merkezi Batum olan Lazistan Sancağı ile birleştirilerek eyalete dönüştürülmüş ve bu yeni idari birimin merkezi olmuştur. 1867 yılında Trabzon'da büyük bir yangın çıkmış, bir çok kamu binası da bu sırada yanmış ve kent daha sonra yeniden düzenlenmiştir. 1868 yılında vilayet olmuş, merkez sancağı dışında Lazistan, Gümüşhane, Canik Sancakları da buraya bağlanmıştır. 1917'de Rusya'da "Bolşevik Devrimi" olur, Çarlık Yönetimi yıkılır. Bunun üzerine Rus ordusunda büyük bir panik başlar. Bu Rusların Trabzon'dan çekilmesine de yol açar. Öte yandan, batıdan doğuya doğru kayan ve Karadağ'da toplanan Türk Çeteleri, Akçaabat'a inerek Yüzbaşı Kahraman Bey'in komutasında üç koldan Trabzon'a doğru yürürler ve 24 Şubat 1918 tarihinde Trabzon'a girer. Ulu Önder Atatürk, Cumhuriyet döneminde Trabzon'a üç kez gelir; l924, 1930 ve 1937 yıllarında, ilk geldikleri 15 Eylül 1924 günü, Trabzonlularca "ATATÜRK GÜNÜ" olarak kabul edilir ve bu kendisine bir telle bildirilir
COĞRAFİ DURUM

4685 Km2 yüzölçümüne sahip olan Trabzon topraklarının 0'u dağlık, `'ı kıyıdan içeriye doğru gittikçe yükselen ve ortalama 25-30 metre arasında değişen bir eğilim gösteren alanlar biçimindedir. Ancak 'u düzlük olan İl toprakları genellikle engebelidir. İl sınırları içersind e Kemer (2.856 m), Kastan (2.500 m.), Çakırgöl (3.063 m.), Zigana (2.536 m.), ve Horos (2.396 m.) dağları yer alır. Yumuşak bir deniz iklimi hakimdir. En sıcak ay ortalaması 23 C ( Ağustos), en soğuk ay (Şubat) ortalaması 7 C dir. Ortalama yağış miktarı metrekareye 830 mm. dir. Yılda 51 gün açık, 174 gün parçalı bulutlu ve 140 gün de kapalı olarak geçmektedir
 

 
 
 
  Bugün 7 ziyaretçikişi burdaydı! DJ-61  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol